Hayatla iletisimde: Tatil Bulmuş drukiyyes, Vol 1

27 Kasım 2010 Cumartesi

Tatil Bulmuş drukiyyes, Vol 1


Tatillendim de geldim okuyucu
Netim yoktu oralarda,  bilgisayarı da elime almadım zaten pek.
Ama buncadır yokluğumu unutturacak bi postla geldim sana.
Hani yazıyor ya blogger profilimde "...geziyor, görüyor sonra da gelip burda yazıyor..." baktım diğer yazılanlar tamam gibi bir o eksik, işte onu yazısı olacak bu sefer ki de; hadi bakalım.

Annemlere kızgındım ben; anlatsam rahat 3 yazı çıkar o durumdan.
Bende gelmiyorum eve dedim, ananemlerdeyim bu bayram.
Zaman zaman (senede bir falan anca oluyor ya) ananemlere kaçmayı severim ben.
Havası suyu temiz, bir dediğimi iki etmeyen iki süpper insan (ananem ve dedem), bir ucundan diğerine yaptığım bisiklet turlarıyla karış karış bildiğim sokakları, oraya has konuşma tarzları ve sıcaklığıyla insanları, canım sıkıldıkça (ki sıkılır hep yine de severim orayı) tavlayıp takıldığım gençleri ve daha neleriyle..
Isparta, Antalya, Konya, Akşehir, Burdur'a geçerim ordan fırsattan istifade gidiş gelişlerde.

Meğer annem de bilet almış ben söyleyince, bende geleyim demesiyle hevesim bırakın kursağı daha yutamadan ağzımda kalıverdi.


İlk uğrağım Akşehir tabiki.
Daha önceki gidişlerimde Hıdırlığı, Şehitliğini, Nasrettin Hoca Türbesini, Gülmece Parkını (Nasrettin Hoca'nın heykelleri ve Guinnes Rekorler Kitabı'na girmiş olan, o hepimizin bildiği hikayelerin kazanı da burda bulunuyor), müzelerini görmüştüm.
Akşehir'i beğenirim ben.
Gerçekten de dünyanın ortasıdır orası.
İnsanlarını da severim, çok sıcak kanlılardır, sen yabancısın demezler hiç.
Gidegele büssürü arkadaş yaptım ayrıca geçen yılki ev arkadaşımın da memleketidir.
Ama Akşehir anlatmıcam bu yazıda, onu yazın Nasrettin Hoca Şenlikleri'ne gittiğimde yazmayı düşünüyorum.
Yine de şimdiden bu sene çektiğim bir kaç resmini koymadan geçersem içim el vermez

(klişe 1)
Akşehir denilince zaten ilk resim bu olmalı


Burada -Kirazlı Bahçe- arkadaşlarınla veya ailenle oturmayı seveceğin, hediyelik eşya dükkanlarından hatıra alabileceğin, bazı otobüslerin uğrama noktası olduğundan da yerli-yabancı turistlerle kaynaşabileceğin bir ortam seni bekler okuyucu.

Sonraki durağım ananemler, bayramın da gelişiyle.
İşte anlatacağım yer de orası okuyucu.
Orda doğup büyümedim ama bir şekilde bağım var işte.


(klişe 2)


Güllerin diyarından bir yer
-YALVAÇ-
Belki duydun belki de hiç bilmiyorsun
Muhtemelen ikincisi


Hemen bir bilgiyle girelim.
Yalvaç kelimesi sözlükte yol gösterici anlamına geliyormuş.
Selçuklular döneminde buraya yerleşen Oğuz Türk Oymağı'nın adı olduğundan ilçeye bu isim verilmiş.

Bu arada Akşehir'den Yalvaç'a geçerken aradaki Sultan Dağları ve Akşehir Gölü de görülmeliktir.
Nasrettin Hoca'nın maya çaldığı göl olur kendisi.
Türkiye'nin beşinci büyük gölü.


Bu da Yalvaç'a yaklaşırken karşılaşacağın bir göl.
Etrafta kimseler yoktu ne ismini sorabildim ne de hikayesini dinleyebildim ama tarafımızdan kendisinin Dedeçam Göleti olduğu sanılmakta.



Bizim ailenin bayramları gelenekseldir hep.
Öyle tatili değerlendirelim, bir yerlere gidelim olmaz.
Mümkünse her biri ayrı illerde olan aile bireyleri bir araya gelinir.
Büyüklere gidilir, el öpülür; sonra da evde hazır ve nazır beklenir, el öptürülür.
Bu hal her bayram böyledir.
Ve yine her bayram olduğu gibi daha arefe gününden baklava tepsisini yarıya getirmek, bizim danayı pek bi sevipte kaçsın kurtulsun planları peşinde koşmak ve bayram seyran dinlemeyip her zamanki gibi geç kalkmak suçlarından yargılanıp; ne zaman büyücek bu söylenmelerine maruz kaldım.
Hemen belirtmek de isterim ki aile kızı değilimdir olur da anlattıklarımdan çıkarırsan diye diyorum, alakam yoktur okuyucu.


Gelgelelim zar zor iknayı etmiştim ki Antalya'ya geçcem ben bayramın son günü, ordan dönerim okula diye; İstanbul'dan misafirlerimiz gelcekmiş haber verdiler, kaynadı benim durum tabi.
Gelenler de uzuncadır görmediğim (hatta hatırlayamadım pek ben ama küçükken oynarmışız beraber; hatta kafama elma atarmış bunu da ben çıkaramadım deyince nasıl hatırlamazsın kafana elma atardım diyerek itiraf etti!) ananemin kardeşiyle torunları vs
Aslında zaman zaman daha fazla akrabam olsun istediğim olmuştur (toplasan 3 kuzenim var çünkü) ama tatilime limon suyu sıkılmasına da katlanamazdım.
İsyanlardaydım: tamam işte erkenden geçeyim Antalya'ya ben, bırakın o zaman dayımda kalcam ben, Akşehir'den gelmezdim bilseydim ben, banane öğrenci evimde bayram kutlayaydım iyiydi ben...


Neyse ki çok da kötü olmadı gelmeleri, kafa dengi çıktılar, beraber gezdik hatta (hani bunlar memleketini tanıyacak ya); eski günleri andık, nostalji yaptık.
Bu vesileylen bizim baya bi uğraştığımız program olur kendisi sana da tavsiye ederim -myheritage family tree-
Myheritage'in sitesinde başka programlarda var; yüz tanıma, yüzünün benzerini bulma vs ilgilenirsen bir bak okuyucu.


Dedim ya eskileri andık; bana az görünen ailemizin geçmiş üyelerini keşfettik.
Mesela Kurtuluş Savaşı'nda, Çanakkale'de şehit olan atalarımızı aradık Şehitlik Meydanı'nda.
Yazılı olan ismi Anlatan Meydanı ama Şehitlik Meydanı olarak da biliniyormuş.
Yalvaç'ın tarihi yerlerini, tarihteki kişileri vs koymuşlar panolara gezip bakıyorsun.




Programla da soy ağacı çıkarttık.
Dayım bu işin erbabı, uğraşıyordu uzun zamandır araştırıp, biz de ondan aldıklarımıza katkıda bulunduk.


Dönelim gezi mevzusuna.
İşte o gelen akrabalarla Yalvaç ve Eğirdir'i gezdik.
Yalvaç'ı anlatırken gittiğimiz yerlerden de bahsedicem.




'Yapma be, kartpostalla başlatım klasik olmadı mı' demeden önce bir daha düşün derim çünkü daha da klasik bir şey koymak üzereyim


(klişelerin alası)


Önce tarihi Yalvaç Evleri'nden başlayayım.
Ordaki çoğu eski evi bakım yapıp müzeleştirmişler.
Yüz yaşını aşkın evler var.
Gezerken o yaşamdan izler görebiliyorsun.
Resimlerin hepsini ekleyemeyeceğimden bir kaçını birleştirip koymakla uğraştım, hepsi senin için okuyucu.
Elini korkak alıştırma, tıkla tıkla, büyüt de bak.








Bu bayramda çekebildiğimiz resimlerden şu üstteki.
Büyük resim bayram tatili dolayısıyla kapalı olup içini gezemeyip anca dışından bakabildiğimiz müze-ev.
Yandaki küçük resimlerse yeni restore edilen evlerden biri.
Kapısında zincir vardı ama baktık aralıktan geçebiliyoruz gezmeden gitmeyelim dedik.
Soran olursa görmedik, duymadık, bilmiyoruz.


Dedik dağ, taş görelim; az da tarihsel gezelim.
Şahin Tepesi denilen yerde bir antik kentin kazı çalışmaları yapılıyor.
Adı Psidia Antiocheia.



Yalvaç antik çağlarda da önemli yerleşim yerlerinden biri olmuş.
Roma ve Bizans döneminde de kullanılan antik kentin 3000 metreyi bulan surları da yine bu dönemde onarılıp genişletilmiş.
Kentte bulunan Augustus Tapınağı da mimarisi ve süslemeleriyle ilk ve tektir.


Bahsetmeden geçmeyeyim dünyadaki ilk işçi grevi MS 16 yy'da Tiberius Meydanı'nda yapılmıştır.








Neredeyse bütün dağlara taşlara yazmışımdır.
(sanki bir şeyler iyi gidecek de, bir de mms attım bunu)
Haberlerde falan görürseniz tarihi eserler tahrip edilmiş diye ispiyonlamıyorsunuz, kim bu hain, aaa yapılmaz ki deyip geçiyorsunuz; aynı görenlere benim dediğim gibi


Uzun uzun anlatmak isterdim daha ama gerçekten çok uzun olunca link vereyim birazda resimlerden koyayım dedim.
Sitede sadece Pisidia Antiocheia'yı değil Yalvaç'ı da güzel anlatmış, merak edersen göz atarsın.
Burası da iyi anlatmış.


Olurda gidersen bu antik kentin gör diyeceğim kısımları:
Augustus Tapınağı
Batı Kapısı
Antik Tiyatro
Merkezi Kilise
Tiberius Meydanı

Anıtsal Çeşme
Propylon
Nympheum ve Su Kemerleri

Sütunlu Cadde
Roma Hamamı
Büyük Bazilika





Şimdi antik kent deyince tarihi eser, tarihi eser deyince de müze tabiki.




Müzede Psidia Antiocheia, Limenia ve bir kaç tarihsel bölgeden daha çıkarılan eserler görmek mümkündür.
Limenia Yalvaç'ın dışında Hoyran Gölü içindeki adanın adıdır.
Etrafı surlarla çevrilidir.
İçinde Tanrıça Artemis'e adanmış bir tapınak ve karşısında kaya mezarları (alttaki resimde görebilirsin) bulunmaktadır.




Çınaraltı Kahvesi'nin içinde iki metre doksan santimlik yaklaşık sekiz yüz yıl önce dikildiği tahmin edilen tarihi bir çınar ağacı bulunmakta.




Çarşıda anıtsal çınarın yakınında bulunan Devlethan Camii, medrese ve hamam da Selçuklular dönemindeki yerleşimi anlatıyor bize.






Üstteki resimde sokaklarından birini, saat kulesini, sağ altta da yöresel ekmeğini görüyorsun.
Evde hamurunu hazırlayıp büyük mahalle fırınlarında pişiren hanımlar eve kendi deyişleriyle pazar ekmeğini (bizim yediklerimizden, bakkalda fırında satılan) sokmuyorlar :)




Bu resimlerde Yalvaç'ın Hisarardı köyünden.
Bayram sonu bir düğün yemeğine davetliydik orda.
Yalvaç'da düğün yemeği verilir.
Düğün evinin önünde mahalleye büyük sofralar kurulur.
Menüyse düğün çorbası, et kavurma, pilav, helva, hoşaftır.




Hisarardı'na giderken çayın öteki tarafında eski deri fabrikasını görüyoruz.
Orda çalışmışların söleyişiyle 'şirket'
Şimdi ana yapıyı koruyup içine otel yapıyorlar, onun inşaatıyla karşılaştık.
Önündeki parka eski makinaları çıkarmışlar.


Eskiden Yalvaç mesleklerine bakılırsa zaten dericilik, keçecilik, halıcılık, tarım ve hayvancılık görülüyor.
Deri tabakhanelerinde bugün bile eski yöntemler kullanılarak imalat yapılıyor.
Eğer koku problemine aldırmazsan oralarda gezilmeliktir.






Yine Hisarardı'ndan dönüşte uğradığımız Masır Piknik Alanı.

Eğirdir'i bir sonraki posta bıraktım.
Zaten yazmadığım günlerin acısını çıkarırcasına bir uzun tutmuşum ki.
Sıkılmadan, usanmadan buraya kadar okuyan vefakar okuyucu.
Bu da sana gelsin tıkla.
Sana ve tatilde tanıştığım dinlemeyi seven Bora'ya.
Ya çok güzel bir gün geçirdim, teşekkürler burdan da.
Bursa'ya da beklerim benim nacizane öğrenci evime.
(bir ara bu nacizanenin açılımını yapmalıyım :) )



Neden 301. Spartan'ım görüyorsun şimdi.
Anne tarafından Ispartalı olunca.


Veda ederken de çocukluğumda peşine düştüğüm hazinelerden resim bırakıyorum.
Baya haberleri gelirdi kazı yerinde eski para bulup müzeye satanların.
Define avcılığı en sevdiğim işti nedense; her gün antik kente ve diğer yerlere gider, oyuncak küreklerle kazmaya çalışır, hazine arardık bizde.
Bir gün mağaralardan birinde bir yüzük bulduk.
Muhtemelen gelen turistlerden birinin düşürdüğü üzerinde nike armalı bir yüzük.
Bize göre Bizans Kralı'nın kayıp yüzüğüydü o.
Resmen paylaşamadık kuzenlerle okuyucu.
Benim de benim.
Müzelere satıp büyük paralar kazanıp cipsler alacaktık.


Ne yamandır çocukluk hayalleri..





7 yorum:

  1. Ne güzel gezmişiz oh. Burdur - Antalya deyince çok kötü oldum ya neyse artık.

    YanıtlaSil
  2. 8ex-en8; darısı başına diyeyim :)
    mekanlar onu güzel yapan insanlarla güzel bunun tersi de olabiliyor işte
    kötü olmanın sebebi bu sanırım

    YanıtlaSil
  3. uzun diyorsun ama akıcıydı bir çırpıda okudum ne güzel yerler bende gitmek istiyorum ya :))

    YanıtlaSil
  4. ZEYNO; gitmelisin,
    hatta takıl bana bi dahaki sefere :)

    YanıtlaSil
  5. yine bekleriz
    sevgiler bla bla bora :)

    YanıtlaSil
  6. seni de beklerim
    best wishes drukiyyes :P

    YanıtlaSil
  7. Tesadüfen buldum bu siteyi gerçekten çok güzel yerler çokda güzel anlatmışsınız gezilmeli bilinmeli bu değerlerimiz.

    YanıtlaSil

Fikr-i Beyan: