Hayatla iletisimde: Şubat 2011

25 Şubat 2011 Cuma

Bir şeyler mi eksik ne?

Hani bir yere giderken dönüp dönüp odada sanki gözünden kaçan bir şeyler ararsın ya,
Hani bir kafeden çıkarken son kez masaya bakarsın ya,
Hani bir şeyler yokmuşçasına bir daha valizini kontrol edersin ya,
Hani hattında tl bitince konuşamadıkların içinde kalır ya,
Hani çok beğenip almak istersin de kredi kartının limiti izin vermeyince kasada bırakırsın ya,
Hani....
İşte son bir aydır neden böylesine eksiklik hissettiğini soruyorsan sana cevabım belli:
ben yoktum, yazamadım :D

Biliyorum çok iddialı bir giriş ama naparsın egom düşük bu aralar az yükselteyim dedim.
Ve sen evet sana diyorum muhalefet olduğu kadar acımasız okuyucu, mümkünse hayır bir aydır hiç olmadığım kadar iyiydim deme; gelip gidip bu yazıyı okuyup altında itiraz eden yorum görmeyip egomu yükseltme planlarımı alçaklara uğratma sakın!
Siper et yorumlarını dursun bu kişiliğime akın!
Doğacaktır başka özgürce yorum yapabileceğin yazılar, hakkın
Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın :)

Deyip uzuncadır yazmayınca az psikopatlaşan haliyet-i ruhiyyem'i bi kenara bırakarak gelelim yokluğumda bile beni unutmayan blog arkadaşlarımdan aldığım mim ve ödüle.
Bloggerlar arasında eşi bulunmaz insan deep bana bir mim ve bir de ödül bırakmış.
Ama bazı yazılarını sonradan sildiği için göremedim blogunda, tabi ki benden kaynaklı bi durum, çoktandır yokum.
Çok teşekkür ederim.

Ve sevgili okuyucum, sevdicekli insan negzel bana yorumları gibi güzel mimler bırakmış, teşekkürler.
Bir tanesine başlayayım.

Mimimizin konusu; Hangi çizgi film karakteri olmak isterdiniz?
negzel, girlythings ve huyumkurusun olmak üzere üç güzel insan; okunası blogger bana bunu yazsın demiş, daha ne duruyorum ben, teşekkür eder yazarım.

Ben çocukluğumda ne kadar çizgi film varsa hepsini izlerdim, istisnasız.
Bir ara anlatıp burda nostalji yapmayı düşünüyorum, yakındır.
Ama esas söylemem gereken bu 'çocukluğun' biraz uzun olduğu gerçeği :)
Hala da versinler animasyon, versinler çizgi film.
İçimdeki çocuğu yaşatmak adına tabi, sen ne sandın okuyucu

O yüzden şimdi vereceğim karakter son gözdelerimden biri olacak:
Wall-e, nam-ı diğer Vol-i

Kaç defa izlemişimdir, kaç defa bağrıma basasım gelmiştir :)
e-e-eeee-vaaa diye dolanır ortalarda en içten duygularıyla.
İzlenmesi şiddetle tavsiyemdir.
Çok az repliği vardır ama en sevdiğimi paylaşayım:

"Ama orada hayatta kalamazsınız!
-Ben hayatta kalmak değil, yaşamak istiyorum."

İkisini aynı şey olarak görmeyenlerden olman dileğiyle okuyucu.
Ve son bir şey daha;
Döndüm uleeeeyn! :D

4 Şubat 2011 Cuma

'mini mini bir kuş konmuştu...'


Elini üstüne siliyordu.
"Napıyorsun?" dedi kız gülerek.
"Terden..." diye söylendi, diğer elinde de kızın ona henüz verdiği çiçekleri tutuyordu.
Başlangıcı belirsiz bi alışkanlıktı bu, her buluşmaya kız çiçekle gelirdi o da çikolatalarla, bilirdi ki bir tanesi kıza asla yetmezdi.
Yan gülümseyişiyle birlikte edeceği sitemin etkisini azaltan o bakışları vardı yüzünde.
"Biliyorum, sevmezsin terli elleri sen!"
Beraber girecekleri ilk yazdı ve küresel ısınma ilk diye onlara bi kıyak yapmış değildi.
"Önemli değil" dedi kız, "Seni bana hissettiren her şeyi sevebilirim, ne olursa olsun."

Bilmiyordu, mutluydu.

Sonsuzluğa uzanan yer ve zamanda hep bu eli tutacağını düşünmüştü.

Şimdi baktığında başka bir eli tutarken o ele, tanıdık bir şeyler gördü yine başka bir çift göze bakan gözlerinde.
Bakışlarındaki sıcaklığı farketti, şaşırarak.
Geçmişte içini ısıtan o sıcaklığın şimdi kalbini buza çevirdiğini hissetti.
Kış bile olsa küresel ısınma yine istisnasız olandı; içindeki soğuğu arttırırcasına bir rüzgar vurdu saçlarına.
Karşısındaki iki beden daha da sokulunca birbirine, boştaki ellerini üzerine silen o oldu bu sefer; önceki dokunuşlardan iz bırakmamacasına.
***

Çocukluğumuzda tanıştığımız o kuştu belki de aşk.
Kalbimizden bir pencere açıp bin bir umutla içeri aldığımız an bırakıp gidendi.
'... pır pır ederken canlandı, ellerim bak boş kaldı.'