Gördüğüm bu gazete haberine ne tepki vereceğimi bilemedim önce.
Algıda fazlasıyla seçicilik yaşadım sanırsam; 94, yüksek lisans, 94, yüksek lisans kelimeleri beynimde birer uydu gibi dönmeye başladı.
Beynimdeki aşırı yükleme sinyalleri kararsız kişiliğime "DUR!" der gibiydi.
Umudunu kaybetme'den sonra bir de bu haber çıktı sanırım kozmik güçlere çabalarımı beğendiremiyorum :)
Bir başka tesadüfse haberi gördüğüm sırada dinlediğim -There's a possibility- yi Alacakaranlık serisinin ikinci filminden dinlemişsinizdir.
There's a possibility dın dın dın dın
All that I had was all I'm gon' yet ...
Evet tam üstüne bastınız, o aylar geçerken Bella'mızın etrafında dönen dünyaya ilgisizliğini gördüğümüz, yüzündeki acıyla sanki biz terkedilmişiz kadar hissettiğimiz sahne.
Terkedildik tabi filmin ortalarında hep Edwardsız kaldık bizde.
Ayrıca kitapta boş bırakılan sayfaları böyle bir sinematografiye dönüştürmek ancak alkışlanır okuyucu.
(bu şarkıyla ilgili yazacak çok şey bulurum ama şuna bahsetmeden geçemeyeceğim "şarkı beni vurdu sözlerinde ne diyor" diyen bi arkadaşımıza bir diğerinin yaptığı çeviri "bir ihtimal daha var" olunca bizimde aklımıza bizdeki şarkı gelip en kargavari seslerimizle o eseri berbat edince "bir ihtiiiiiiimaaaal dahaaaaaaa vaaarr, o da ..." eşliğinde krize girdik artık sizinde aklınızda bu çevirisi bulunur)
Neyse işte bu şarkı bilirim biraz melankolidir, her ruh haline gitmez hatta kız yakarıyordur resmen terkedilmiş bir yanı vardır ama bana hep 'en çaresiz halimizde bile umut vardır'ı hatırlatır.
Algıda seçicilik demiştim, umudu seçiyorum bu aralar.
Algıda seçicilik demiştim, umudu seçiyorum bu aralar.
Aman ne büyük tesadüfmüş diyebilirsiniz, hatta filmi izlemeyen çıkarsa fransız kalabilir ama artık şarkıyı dinlerken umudu da düşüneceksiniz :)
Üşenmedim ani bir kararla şarkının linkini de vereyim dedim bu kadar yazınca.
Dönelim Phyllis Turner'a.
Ne diyordum? Evet hissettiklerim.
İlk yaşadığım duyguya güvensizlik diyebilirim.
Habere güvenemedim yani doğru mu diye önce gözlerimi açıp açıp kapadım, kapatıp kapatıp açtım.
Baktım değişen bir şey olmuyor, google'm benim şimdiye kadar sayısız sorumu görüntüledin arada acaip sitelere de yönlendirip,'bunu mu demek istediniz...' diyerek 'sen daha ne dediğini bilmiyorsun' anlamına getirdiysen de hakkını yemeyeyim söle şu işin aslını dedim
Doğruymuş.
Google'da yazın adını çıkıyor haberleri.
Sonra ki hissettiğim duygunun ismini çıkaramadım. Tek bildiğim şaşırmakla karışık bir şey olduğu. Ve tek aklımdan geçen "Vay be!" oldu.
Bir diğeri meraktı.
Nasıl yaptı, nasıl başardı? Yanlış anlaşılmasın 'akıl yaşta değil baştadır' favori lafımdır ama kendimden biliyorum bazı şeyleri. Tecrübelerle, başarısızlıklarla yorgun düştüğümüzü hissettiğimiz anlar olmuştur hepimizin toparlayınca da aynı kalmaz hiç bir şey ya kaçarsın artık, ya da dört elle sarılırsın. Cesareti bulduğu yeri merak ettim, yapabileceğini hissettiği anı.
(Ek bilgi: Bizim okulda yüksek yapabilmek için 4 üzerinden 2,5 ortalama ve ales'te de (ALES: Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı) iyi puan yapmak gerekiyor. Diğerlerinde de böyledir büyük ihtimalle ve her okul kendi yetiştirdiği öğrencisine öncelik veriyor.
Türkiye'de yüksek yapmanın yolunu da yazmak istedim ki fikrimiz olsun.)
Daha sonra umut.
Yapabilirim umudu.
Düşünsenize o yaşını hiç takmamış yoluna devam etmiş neden biz de yapamayalım?
Mesela okul konusunu ele alalım.
İstediğim üniversite olana kadar deneyebilirim.
Bölümümü sevmediysem bırakıp tekrar deneyebilirim (Gerçi bu dönemde riske atacak kişi az bulunur, yani sen ter döküyorsun millet kopyasıyla giriyor kontenjanı da dolduruyor!). Ya da okul defterini yıllar önce kapatmış olsam da tekrar dönebilirim.
Yapabilirim umudu.
Düşünsenize o yaşını hiç takmamış yoluna devam etmiş neden biz de yapamayalım?
Mesela okul konusunu ele alalım.
İstediğim üniversite olana kadar deneyebilirim.
Bölümümü sevmediysem bırakıp tekrar deneyebilirim (Gerçi bu dönemde riske atacak kişi az bulunur, yani sen ter döküyorsun millet kopyasıyla giriyor kontenjanı da dolduruyor!). Ya da okul defterini yıllar önce kapatmış olsam da tekrar dönebilirim.
Yaşam devam ettiğince geç diye bir şey olmadığını göstermiyor mu bize?
Belki de yaşayacağımız son yıldan doğum yılımızı çıkarınca 94 sayısını bulamayacağız kim bilebilir ama şöyle de bir hikaye vardır belki bilirsiniz: Karıncaya sormuşlar nereye gidiyorsun, sevdiğime demiş. Ama yetişemezsin, başaramasam da yolunda ölürüm.(Tam orijinal versiyonu hatırlayamadım düzeltme kabul ederim. Zaten önemli olan fikir.)
Ve yine çok bilindik bir düşünce daha aklıma geldi: Biz ölünce yaptıklarımızdan bahsedecekler yapamadıklarımızdan değil.
Neyse kendimi iyice klişeleşmiş gördüm ,bu fedakarlıkta size tabi, umarım gaza gelirsiniz. Boşa gitmesin göreyim sizi :)
Ve tabi kıskançlık... Ah biliyorum ne diyeceğinizi ama o beni ben yapan bir şey inkara gerek yok.
İmrenme vardı bu kıskançlıkta çekememezlik değil.
Ben bu yaşımda hayallerimi erteleyebilecek ya da vazgeçecek, artık gerçek olamayacaklarını bilecek kadar büyümüş hissederken nasıl olurda bu kadar cesur olabilir diyordum.
Çevresindekileri de kıskandım. Söylediğimde bazıları için çok geç diğerleri içinde imkansız derlerken, bende bu insanları dinlerken onu teşvik edenleri yada yapamazsın diyenleri dinlemeyişini kıskandım.
Veee not ortalaması şeref listesi için tabi ki yetmeyecek olan ben yapınca tam yapmış, uğraşıp şeref listelerine girmiş, hayat enerjisini kaybetmemiş bu kadını tanıyınca derslerime 'not önemsiz geçsem yeter' ya da 'aman boşver' dediğim için utandım.
Benden de psikolog olurmuş yaw.
Etkisi var mıdır bilmem ama pdr öğrencileriyle bir buçuk yıl aynı odayı paylaştım ben olsun o kadar da.
Etkisi var mıdır bilmem ama pdr öğrencileriyle bir buçuk yıl aynı odayı paylaştım ben olsun o kadar da.
Aslında bu kadar ne hissettiğimi ayrıştıran, kendine dönük biri değilimdir.
Bu gazetedeki yazıyı okuyunca paylaşmak istedim ve ne yazim diye taşındım düşündüm.
Sadece "Helal olsun" deyip geçmek de içimden gelmedi neler düşündüğümü paylaşabilirim en azından dedim.
Bu gazetedeki yazıyı okuyunca paylaşmak istedim ve ne yazim diye taşındım düşündüm.
Sadece "Helal olsun" deyip geçmek de içimden gelmedi neler düşündüğümü paylaşabilirim en azından dedim.
Artık düşüncelerimi yazdığıma göre iç rahatlığıyla söyleyebilim:
HELAL OLSUN! KİM TUTABİLİR SENİ!
Böyle söylüyorum çünkü bu kadın durmaz gibime geliyor. Kariyer peşinde koşabilir veya yeni uğraşlara yelken açar, bizde yine anca haberlerini okuruz.
Ama ben kendime söz veriyorum şu yazıdan sonra popomu kaldırıyorum.
Son olarak yeni bulduğum felsefem de resimde.
Ekleyip gidicem; zira "Yumurtaların soğur aman ha, kalkma sen bilgisayarının başından!" diye sitem eden annemin doğru söyleyip söylemediğini anlayıp bu büyük bilimsel keşfi size ilk aktaran ben olmalıyım :)))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Fikr-i Beyan: