Hayatla iletisimde: Türküm Doğruyum Çalışanım

25 Ocak 2012 Çarşamba

Türküm Doğruyum Çalışanım



Şu fani öğrencilik hayatımda girmediğim sektör; deneyimlemediğim meslek kalmamışken (fazla iddialı görmeyesin, sonuçta deneyemeyeceğim işler de mevcut, biliyorum :) ) şimdiki işim hakkında yazmak istedim.


Daha evvel gözüm pek bi yükseklerde olup isterlerse stajyer olarak alsınlar, fazla para vermesinler, prestijim yeter diyerekten çalıştığım işler ile paraya ihtiyacım olup da orda burda organizasyon, özel ders,  seminer, çeviri işleri baktım ki bana bir ömürlük sermaye vermiyor bu sene gerek insan ilişkilerimi geliştirmek gerekse her zaman işime yarayacak türden deneyim kazanmak için -satış danışmanlı-ğına atlamış bulunmaktayım okuyucu.


Bir paragraftır nokta koymadan yazıyorsun bu mudur deme.
Kısaca belamı arıyorum da diyebiliriz :)


Her işin kendi kapasitemi ölçmem ve neyi yapıp neyi yapamayacağımı görebilmem açısından farklı bir anahtar olduğunu anlayalı daha bir girişkenim.
Ve hayatımın 'ne olacaksın?' kapısında daha çok anahtar deneyip hangisinin beni nerelere ulaştırabildiğinden emin olabilmeliyim.


Her şey istemediğim bir bölümü okumaya zorlanmam ve benden başka herkesin mesleğim ve yapabileceklerim konusunda farklı yönlerde ısrarcı olmasıyla başladı desem de
bilinçaltımda ailemin tatillerde bile çalışmamı istemediğini ve benimde kendi ayaklarım üstünde durma olayını yuvadan uçtu uçalı ciddiye aldığımı söyleyebiliriz.


Vize-final aramı değerlendirmek için seçtiğim satış-kasa hesabı-iş yeri sorumluğu konusunda (amma abarttım, alt tarafı esnaflık yahu)
bir işe girme ve işteki son haftamda yazabilme imkanı buldum.


* Avm'lerin geleni gideni bol olur.
Bunun içinde muhabbeti koyulaştıracağın ya da sabrını zorlayacağın her tür mevcuttur.


* Avmlerin kendine özgü kuralları vardır; açılış saatinden sonra açılamaz, kapanış saatinden önce kapanamaz, fazla boş bırakılamaz, çoğu şey yasak vs..
(Geç kaldığım için kesilen paralarıma hala yanarım.)


* Vitrin düzenleme olayı en önemli detaylardandır; görsellik sattırır deseler de gerçek şu ki ne göz zevki ne de sadece zevk ile alakalıdır tamamen yorucusal.


* Alıcı müşteri - bakıcı müşteri ayrımını kavramak hayatta kimin ne olduğunu bilebilmeni kolaylaştıracaktır.
(bknz: alıcılar hayatı yaşar ama bakıcılar sadece onları izler fenomeni)


* Her gün en az bir defa 'ne yesek ki?' derdi ile devamındaki üç saat taşınıp düşünüp aynı menüleri alma vardır.


* Pos makineleri, kasa ve hesap makinesi müşteri gelmediğinde en yakın dostların olur; dertlerini yakınmadan dinlerler.
(Pos makinesi gün sonu basmakla meşgulken zımbayla dertleştiğim de olmuştur.)


* İş veren ve işçi arasındaki 7 farkı bulmakta zorlanmazsın.
Bulduktan sonrası en ateşli komünist sayılmana yetecek sövüp sayma ve söylenmelerden ibarettir zaten.


* Gazete (magazin eki, bulmacası için), kitap (varsa resimleri için) ile sık sık bir araya geleceğin için kendini geliştirme(!) olanağın vardır.


* Diğer çalışanlar ile kurulan karmaşık ilişkiler facebook'ta bile bulunmaz.


* Eğer benim gibi bir gevezenin eline şirket telefonu geçerse hayatında görmediğim tutarlı faturayı maaştan keserler.
Sonraki hafta boyunca boynu bükük ama prim ama emek diye dolaştığım gözlenir.


* Lise günlerinizi tekrar yaşama olasılığınız vardır.
(örn: herkese bir isim taktık; tuhaf, piramit, baş kepçe, yemez..
bir ara hikayelerini de anlatmayı çok isterim)


* Ve eğer şanslıysan shift arkadaşın ömrün boyunca bırakmayacağın kardeşin olur.


* Artık sende esnafsındır;
alışverişlerinde pazarlıkta diretmemeyi, kaba davranmayıp karşımdaki de insan demeyi, üç kuruş veriyorum diyerek kendini oranın patronu sanmamayı, en azından almıyorsan bile bir gülümsemeyi eksik etmemeyi bilmiyorsan da öğrenmişsindir.


dip not: gerçekten de o kadar esnaf hissediyorum ki kendimi, günü falan varsa haber edin kutlıycam, o derece.


bir başka dip not: esnaf mesnaf diyorsun (mesnaf da neyse artık) koyduğun resme bak denilmesin; bizim işlerde görsellik çok önemlidir, bknz: madde 3


Haydi hayırlı işler bol müşteriler :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Fikr-i Beyan: