Hayatla iletisimde: Ocak 2011

22 Ocak 2011 Cumartesi

Cumartesi Güncel

Bayisinden hala istemeyenler varmış, duymamış olayım okuyucu :)
Bir cumartesi daha güncel geldim, hadi hayırlısı


Bu gün magazinsel takılıyoruz.
Halkın haberden çok magazinle ilgilendiği bir ülkede bizimde tüm medya gibi arz-talep meselesini göz önüne almamamız düşünülemezdi bile.
Konumuzu işledikten sonra da sözü sürpriz bir konuğa devredeğiz.
Ekip olarak röportaj işinde de iddialıyız :)


İlk konumuz Spartacus.
Dizi şiddet ve cinsellik içeren sahneleri yönünden epey eleştirilmişti malumunuz.
Ama bi o kadar da izlenmiş, google da tıklanmıştı kuşkusuz.
Biz ekip olarak o dönemin şartlarını anlatması bakımlarından desteklemiş, izlemiştik ne yalan söleyelim.
Hatta bağımlısı olduk yahu.


Ama Spartacus karakterini oynayan Andy'miz hastalanınca hepimiz mahvolduk okuyucu.
O iyileşene kadar altı bölümlük Spartacus : Gods of  The Arena adında prequel dizi çekti kanal.
Spartacus gelmeden önce Batiatus'un evini anlatacaklardı.
İşte fragman:
İlk bölümü de yayınlandı.
İnternette bulabilir izleyenleri.
Ama sonra haber aldık ki Andy Whitfield dönemeyecekmiş :(
Sonrasında yeni oyuncu arayışları ve sonuç:
The Pasific'ten bildiğimiz Liam McIntyre.


Forumlardan toplanan haberlere göre yeni oyuncu hakkında Andy'e göre çocuk kaldığı konuşuluyor.
Makyajla, oyunculukla aşılamayacak bir durum değil bu okuyucu ama gel gör ki yeni bölümleri takip eder miyiz, ekip olarak biz de bilmiyoruz.
Karşılaştırmamak elde değil.
Andy'ciğimize(:) de sağlık diliyoruz.


Gelelim merakla beklenen(:) röportaj köşemize.
Bu haftanın konuğu blog dünyasından tanıyıp sevdiğiniz(:P) drukiyyes
Aslında pek röportaj havasında olamadı sohbet, zira nasıl gidiyor dedik borçlu çıktık.
Bir soruyla hallettik işi de diyebiliriz.
Aşağıda anlattıklarının özetinin özetinin özetini okuyabileceksiniz
Susturabilene ödül var desek de inanmayın konuğumuz velinimetimizdir:)


"Finallerin bitmesiyle sayın Cumartesi Güncel; film izlesem, ortamlara aksam, kitap başlasam, gezsem, tozsam, internette takılsam olmadı bol uyusam vs planları yapıp da napacağını karar verememiş ruh halimleyim.
Bu ruh haline bir de azar azar kader bize ne yazar şeklinde otomasyona bir bir yazılan notları ekleyin:(


Aslında bu gece eve gidiyorum.
Bir de bunu ekleyin.
Çoktan biten bitirilememiş bir ilişkinin kalıntılarıyla yüzleşeceğimi de ekleyin.
Sevdiklerime, sevdiğim şehre kavuşuyorumun yanında dönemin altından kalkamamışlığın, verilen emeklere ne söleyebileceğinin hesabı var içimde.
Bir de yaz okulu parası peşinde hocalarımı saygıya anmanın verdiği rahatlama.


Çok yazamazsam, blogdaşlarımı çok takip edemezsem bu ara bil ki internetim yoktur oralarda:)
-işte gidiyorum bütün hesaplaşmalar yüreğimde-
Acıtasyonumu da verip hayatımdaki başka gelişmelere geçiyorum.


Arkadaşım tatilde okumam bunu deyince kaptığım, gördüğümden beri merak ettiğim kitabı sonunda okuyacağım, izlenimlerimi anlatırım.

'Tarihi Liderler ve Aşkları'



Bir de büyük umutlarla başladığım güzel şeyler yapıcaz diyerek yola çıktığımız harika ortamıyla cumartesi gecelerimi şenlendiren güzel insanlarla çalıştığım ama bu zamana kadar olumsuzlukları yenemediğimiz amatör tiyatro grubumuz var.


Bir kaç kez yönetmen değişikliği yapıldı, sevdiğim arkadaşlarımdan bırakanlar oldu.
Skeç çalışıyorduk, oyun çıkarıcaz denildi.
O oyunda bir kaç kez değiştirildi.

Bu gün yine kendi yazdığımız skeçlerden oynayacağız denildi.
Yine farklı kararlar, belirsizlikler.
Ve çok sevdiğimiz birisi aramızdan ayrıldı.
Onun yokluğu özümsenecek gibi değildi.
Sahnede oynarken bile gözüm kapıda içeri girer diye bekledim.
Bir yere gidemiyoruz.
Ve belki bende bırakmayı düşünüyorum, üzülerek...

Son olarak da bu durumlardan sonra ruh halim düzelsin, az gözüm gönlüm açılsın diyerekten facebook'ta her dişi arkadaşım gibi benimde paylaştığım videoyu durup durup izliyorum:D




Bir reklamda da bizlerin beğenilerinin önemsenmesi güzel.
Bir defa da bizim gözlerimize hitap edilmesi güzel.
Biscolata'yı sonuna kadar savunuyorum.
Haydi kızlar markete! "

21 Ocak 2011 Cuma

Çalışmadığım Yerden Sordular :P

Sevgili huyumkurusun'dan bir mim daha aldım, teşekkür ediyorum.

Soru-Cevap mimmiş ama sorular da soru yani
Cevaplar da cevap hani, düşünmedim üzerinde silerim diye
Dinleyerek yazdım, sende dinleyerek oku

En sevdiğim kelime?
İletişim diyelim (reklamda sınır tanımam :)

En nefret ettiğim kelime?
Bu aralar tabi ki 'sınav'
Ama genel olarak 'imkansız'
insanların kendi koyduğu sınırlamalara verdiği isim

Beni ne heyecanlandırır?
Mesela okulda öyle biriyle tanışmışım ki, karizmanın zenginin ölümsüzün alası, meğersem vampir çıkmasın mı, zarar gelmesin bana diye aşkına rağmen uzak durmuş, voltran mıdır volturi midir onlara savunmuş, benimle evlen diye tutturmuş, üstelik düşmanı kurt adamlarla takılmama sakarın önde gideni olmama bakmadan beni insan halimle kabul etmiş birini görebilirsem şu hayatta heyecandan naparım bilemiyorum

Heyecanımı ne öldürür?
Ben bir şeyi çok istediğim zaman, duyduğum heyecan bitmeyi bırak azalmıyor bile, güdümlü füzelerden farkım kalmıyor.
Hedefe kitleniyorum resmen.
Zaten hep sölemişimdir, benden ilham aldılar yaparken :P
O heyecanı öldüremez hiç bir şey yani.
Mesela uzun zamandır beklediğim kitabın Türkçe çevirisi yapılmış, kitapçıda yapışmışım uçarak eve geliyorum, o gece bitirecektim.
Elektrikler gitti.
Telefonumun şarjı bitene kadar okudum, sonra arkadaşın telefonuyla devam ettim :)
Mum vs de bulamamıştım.

En sevdiğim ses?
Dalgaların kıyıya vuruşu
(Aslında 'büyük ikramiye senin bilete çıkmış' diyebilecek her ses potansiyel sevilme enerjisi taşır kulağımda, o ayrı :)

Nefret ettiğim ses?
Şu sıralar Katy Perry'nin sesi.
Neden sorusunu duyar gibiyim çünkü hepimizin malumu taş görüntüsünün yanında bu hatun kişide ses de var
İşte hayatın acımasızlığı bazısına hiç bazısına hep, ağlamak istiyorum okuyucu.
Ama sabahları yaklaşık bin ertelemeden sonra Hot'n Cold ile uyanmak nasıldır bilir misin?
Ayrıca bi içim su olduğundan mıdır bilinmez, kaldırma kuvveti var kadının
Alarm sesi soranlara öneriyorum, albümünü indiriyorsunuz, seç beğen de uyan yani :)

Hangi mesleği yapmak istemem?
Öğretmenlik

Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterim?
Benim bu konudaki hayallerim var ya saymakla bitmeeeeez

Bazen düşünceleri duyabilmek istiyorum, insanlara ona göre davranmak gerçek yüzlerini anlamak, sonuçta hiç kırılmamak ve kırmamak.


Bazen geçmişe veya geleceğe yolculuk yapabilsem diyorum.
Acayip meraklardayım, tarih bize anlatıldığı gibi mi, gelecekse öngörebildiğimiz kadar mı?


Ya da jumper olsam atlasam, tüm dünyayı gezebilsem isterdim.
Her yerden insanları tanımak, kültürlerini öğrenmek, istediğim zaman da puff diyerekten dönebilmek.


Bakma kısa tuttuğuma hepsi ve daha fazlasıyla ilgili bitmek bilmez fanteziler canlı yayın rüyalarımda, kaçırırsan tekrarı biraraanlatırım.com'da :)


Ha bunlar çok da doğal olmadı dersen şunlar da var;
Güzel olsam, bakanları sevaba sokup kamu hizmeti versem ya da zengin olsam tüm üniversite mezunlarını emrimde çalıştırsam, maksat onlara iş sağlamak yahu sende ne fesatsın :)
En olmadı zeki olaydım da bir şeyler icat edip ismimi vereydim: drukiyyes atomu, drukiyyes geni, drukiyyes programı ...

Kendim olmasaydım kim olmak isterdim?
Bir aşk romanının baş kahramanı olabilirdim, ne kadar hata da yapsa; yanlış anlaşılmalar, akla gelmeyecek talihsizlikler de yaşasa sonunda gerçek aşkı bulup sonsuza dek mutlu takılırdım
 hiç olmazsa, evimin kadını çocuklarımın anası olurdum yahu!

Nerede yaşamak isterdim?
İnsanların insan olarak yaşamayı öğrendiği bir yerde 

En önemli kusurum ne?
Kararsızımdır, hem de nasıl

En fazla keyif aldığım kötü huyum neymiş?
Her şeyde komik taraf bulabiliyorum
Sonuçta 'hayat seni güldürmüyorsa espriyi anlamadın demektir'

Kahramanım kim?
Babam

En çok kullandığım kötü kelime?
Dinleyenlere sormak lazım :)

Şu an ki ruh halim?
Kısaca ff de diyebileceğimiz genel öğrenci hali

Hayat felsefemi hangi slogan özetler?
Şu iki replik hayatla ilgili neyim varsa anlatır:


-İki yaşlı kadın dağ başında bir lokantada yemek yemektedirler.
Biri,"lanet olsun!" der,"yemekler ne kadar da berbat!"
"Evet" der diğeri, "üstelik ne kadar da az!"
Bu benim yaşam hakkındaki düşüncemin kısa bir özetidir: hayat yalnızlık,sefillik,acılar ve mutsuzluklarla doludur ama keşke bu kadar kısa olmasaydı-


"Hayatta iki trajedi vardır birisi istediğinizi alamamanız, diğeri ise almanızdır."

Mutluluk rüyam?
Hangisini anlatsam acaba, Brad'li olanı mııııı, Edward'lı olanı mı,...
Şaka bir yana aslında şöle bir şey var kafamda;
mikroskoptan başımı kaldırıp üzerimdeki hani şu laboratuvar steril kalacak diye giydirdikleri içinde uzaylıdan hallice halime aldırmadan elimde lamel sokağa koşturup bağırıyorum: Evreekaaaaaa!

Mutsuzluğun tanımı?
Özetle şu an ki ben
Tam bir -loser- takılıyorum niyeyse bu aralar
Bakmayın vardı öle 'winner of the world' olmasa da cool bi halim, kalmadı sanırım mecalim

Nasıl ölmek isterim?
Mesela 'o'nun için kurşunların önüne atlasam da kollarında 'seviyorum uleeyn' diyerek ya da 'ben efsaneyim'de adamın formülü bulup 'al bunu git insanlığı kurtar ben onları oyalarım' diyip kendini feda etmesi var ya işte öyle değerli bir şeyim olsun ki hayatta onun için ölebilmeliyim, en güzeli bu bence

Öldüğüm zaman cennete gidersem Allah’ın bana ne söylemesini isterim?
Hiç bir şey boşuna değildi


Bir mim sonuna daha gelmişken,
ben mim yazmayı neden bu kadar seviyorum düşündüm, bulamadım okuyucu
Düşünme yap, metodu şimdilik işimi görüyor

Bu eski bi mimdi hatırlarım,
Çoğu kişi yazmıştır, bende yazmamış tahmin ettiklerimden ZEYNO, negzel ve khpkdr seçiyorum.
Ama pisst sen, sana diyorum okuyan!
Eğer yazmadıysan sende üzerine alınıyorsun heman :)

15 Ocak 2011 Cumartesi

Cumartesi Güncel (bayinizden ısrarla isteyiniz!)

Bayanlar, baylar, google'dan kayanlar; beni seven sayanlar, blog blog gezip okuyanlar;
İşte beklediğiniz an geldi.
Cumartesi Güncel ekibi olarak açılışı yapıyoruz.
(şimdilik sadece drukiyyes ama çaktırılmasın, bütçe verildi de biz mi ekip kuramadık sanki, hıh:)

Milletin şıkır şıkır gezip tozduğu, türlü aktivitelerle gününü değerlendirdiği benimse evde net başında pişofmanlarımla pineklediğim bir 'cumartesi'den merhaba okuyucu.
Gençlik eğlence peşinde, bari ben kurtarayım bu dünyayı dedim, güncel geldim.

(Tamam yahu, finaller var diye paralanan arkadaşlarımı bi saatçik çıkalım ya, sonra yine çalışırsın diye kandıramadım burdayım:)

Cumartesi Güncel işte böyle geldi meydana
Cumartesi planın, takılacağın kimse yoksa; net başında harcanma! :P
Cumartesi Güncel oku, okut, güncel olaylara tepkisiz kalma!
Bu dünyayı ben boşverirsem, sen boşverirsen kim kurtaracak, ha?
(diyerekten ezik, ortamlara akamayan imajı düzeltiyoruz:)

Gelelim blog ve internet çapında derlediğimiz bültenimize
İlk haberimiz blog dünyasından okuyucu
Aralarında benimde pek yeni olduğum 'Herkesin bir hikayesi' blogunda bir projemiz var.
Sevdiğimiz blog yazarlarıyla röportajlar yapalım, yayınlayalım; onların gerçek hikayelerini okuyalım diye düşündük.
Bu röportajlara da ilk olarak kendimizden başlayalım dedik, ilk yazıyı yayınladık.
Bir göz atmak istersen tık-tık
(isterseni yok aç bak işte, sen bu gidişle dünyayı nasıl kurtarcan yahu:)

Geçiyoruz ikinci haberimize.
Yanıbaşımızdan, televizyondan bir konu.
Muhteşem Yüzyıl

Kendimce fikirlerim var elbette ama şimdiye kadar yazmamıştım böyle çok tartışılan konularda.
Yine de yazmayacağım sanırım çünkü aşağıdaki yazı benim söyleyebileceğim her şeyi kapsıyor.

Gelelim son haberimize
Bu konuda da çok bir şey yazmama gerek kalmıyor, resim anlayana çok şey anlatıyor aslında.

Bir Cumartesi Güncel'in sonuna gelmişken esen kalın,
takip etmeye devam diyoruz.
Her an bloglardan haberler, canımız sıkıldıkça gelip güncel konulara sarma durumları olabilir :)

12 Ocak 2011 Çarşamba

Altı Üstü Masa Üstü

Sevgili huyumkurusun beni mimlemiş, teşekkür ettim.
Konumuz masa üstü.
Yapılacaksa bir fotoğrafını koyup anlatmak.


Geçen seneki evimde masamda çok sevdiğim bir arkadaşımın aldığı kalemlik-çerçeve-kutu'dan oluşan set vardı.
Ayrıca o sırada okuduğum dergiler olurdu üstünde bir de tabi Casper'ım :)
Bu sene de aynıları olabilirdi.
Ama gel gör ki okuyucu şuan benim çekebileceğim bir masam yok.
Daha doğrusu odam çok küçük olduğundan çalışırken açarım die dolabın önünde duran ama sene başından beri nedense hiç açmadığım küçük bi masa var.


Bende gözümde masadan daha değerli daha sevdiğim kitaplığıma koydum o seti
Dergilerde ayrı kalmak istemediler yanında yerini aldılar :)
Siyah gördüğün yerdeki fotoğrafta canlarım anne-babam var.
Bir üst rafı kozmetik dükkanını aratmayacak kitaplığın daha üst rafları ise kendi işiyle meşgul; kitapları misafir ediyor.


Diyecek olursan olmaz bu masa mimi ille masa üstü fotoğrafı görücem diye okuyucu senin için onu da düşündüm :)


Bu da benim masaüstüm :P


Ne bu hal diyecek olursan üstünde sadece bugün çalıştığım dosyalarla masaüstümün müdavimleri programlar var.
Dur şimdi hazır yeri gelmişken burda az yakınayım :P
Evet yirmi tane işi aynı anda yapmaya çalışan zavallı benim.
Hem facebook'ta msn'de cevap yetiştirip siteye bloğa yazı yazan, aynı zamanda uploadla sitelere dizi-film ekleyip e-kitap okumaya çalışan insan benim.
Gönül isterdi sabah yazılarımı yazayım okuyayım, öğlen upload-site işleriyle uğraşayım, akşamda arkadaşlarımla sohbet edeyim.
Ama zamanı kim bulabilmiş :(
Sanırım ilk Mısırlılardı :)


Sabah sınavdan gelip şimdi kursa gidecek olan bu yoğun insan bu akşam da 'Çapkın'la uğraşacak.
Yarın da sınavı var.
Film elime geçti daha nette yok, altyazı hazırlıycam, bu hafta eklemem lazım siteye.
İlk bizde durumları anlarsın ya :)
İlgilenirsen yaz okuyucu link atarım ;)
Akşam eklerim mimlediklerimi şimdilik bu kadar, görüşmek üzere


Akşama dedim, bi kaç gün sonra akşam oldu :)
Nese efenim, benim mimlediklerim;
MERY DAIMON,#m£rv£,Mr.E,negzel

10 Ocak 2011 Pazartesi

Stres Dediğin Sağlığa Zarar Ama Naparsın

"Ya bu öyle bir şey ki istiyorum, hatta yapmam lazım biliyorum ama yapamıyorum.
Sonra kendimi çok başka işler peşinde buluyorum"
"Anlıyorum"
"Hayır anlamıyorsun, aklımda o varken film, kitap daha ne sevdiğim varsa keyif vermiyor.
Sorumluluk duygusu sanırım..."
"E peki benden ne istiyorsun drukiyyes?
Bende şunun şurasında bir garip blogum"


Yaa işte gör okuyucu.
Geldim blogla bari dertleşeyim dedim, cevaplara da bak.
Yok yooook, kapatıcam olum seni


Noluyo ya burda der gibisin.
Deme!
Bana bir şey deme!
Ya da de?
Bilemedim, sen karar ver.
Off ne diyorum, napıyorum?


Final haftasındayız, yine sınavlar geldi pes
Sinir, stres, pek bi karışık herkes
Özellikle de drukiyyes


Bunun bir de tatili vardı öncesinde
Yılbaşıyla birleşen tümü neşe
Ne güzeldi, hep eğlence
Sonrasını düşünmedi ki kimse


Tamam tatilde gezmiş olabilirim
Belki birazda kore dizilerinden izlemişim
Hemde vardı sitede yapacak işlerim
Ama az çalışayım da istemiştim
Şimdi ne olacak sınavda halim


İşte sınavların bana yaptığı bu
Normalde tutturamam şu kafiye uyumunu
Birde ergene bağladım, isyanlardayım okuyucu
Kazanmaz olaydım ben bu okulu



Geldim yazıyorum yine ben, ama bu kez doluyum sinirden
Yeter drukiyyes bırak artık kafiyeyi, ama istemeden oluyor ki
Dinle bak ruh halimdeki iniş çıkışları anlatır gibi


Ders çalışmaya gidicem şimdi bu gün sınavım var :(
Ama gelmişken blogla ilgili de yazayım diyorum.
Bloğa film eklemeyi düşünüyorum ki bu yeni bir karar değil.
En başında açarken film yüklerim, kitap koyarım, iletişimsel yarar sağlarım falan düşünmüştüm de şimdiye kadar yazılarımda bunu görmek zor.
Önerilerimi yaptım, müzik ekledim yavaştan ama sınav stresidir, zaman bulamamaktır derken  istediğim yere gelemedim.
Yazdığım mimleri buna eklemedim çünkü çoğu bloggerın aksine mim cevaplamayı seviyorum ben :)
Hem daha çok yazmayı hem de daha güzel şeyler yapmayı planlıyorum.
Pembe yazılı bloğumuz olacak, içinde yorumlarımız koşturacak demiyorum bak;
beyaz atlı blogger değilim ben :P


Seninde içini kararttım ama bu aralar bencilim kendimi düşünüyorum :)
Halime üzülme, stresten kafiyeye başlamama gül diyorum
Tam benlik bulduğum karikatürü de verip gidiyorum